top of page

Arzu Arbak /Ayşe Nur Türk Diyaloğu

Kutu kutu pense

4 şubat 2021 - saat: 11. 13

Hep zaman, illa ki zaman; uyku ile uykusuzluk arasında geçirdiğim uzun bir gecenin sonunda sessizliğim ile birlikte olduğum bir durum içindeyim. Ayaklarım beni tavan arasına çekiyor. Yavaş yavaş merdivenleri tırmandım ve uzun süredir açılmamış olan tavan arası kapısının kilidini çevirmemle toz zerreleri uçuştu. Kapalı bir kutuya düşmüştüm sanki; (hem) her taraf boş, (hem) her taraf dolu idi. Bu gizemli kutuda her şey havada uçuşuyordu. Sorular/cevaplar, doğrular /yanılışlar, yollar/ şehirler, duygular/sevinçler, evetler/hayırlar. Hayat tercihlerimizden ibaret değil miydi?

Yalnız kalmak istediğimi sanmıştım oysa. Önümde uçuşan yüzlerce ‘’olasılık ‘’ vardı. Ne kadar zaman geçti hatırlamıyorum. Kendime geldiğim de bir cumartesi idi, hafızamın duvarları bir sis bulutu içinde ‘’kaos’’ duygusu ile hunharca savaşıyordu.

O an çocuk olmak istedim sanırım. Bir uç- uç çiçeğimi o?

Gözlerimi oğuşturup tekrar baktım! Evet, bir uç- uç çiçeğiydi ! sanırım büyükler ona, kara hindibağ diyor. Çocuk telaşı ile üfleyip peşinden koşuyoruz rüzgara inat, yakalayıp tüylerini dilek tutacağım.

Çocukluk ve ‘’anlam’’ ne derin bir coşku.

İçimde bu kez coşkulu bir hareket başladı. ‘’Zaman’’ içinde bir anlamlandırma, belirsizlikleri ortadan kaldırma uğraşı içindeyim. Yine zamanı unuttum, sanırım günlerden Perşembe ve büyümüşüm, bir ev görüyorum üstü kurumuş otlarla kaplı, gizemi içinde barındıran bir ev. İçeriden bir ‘’koku’’ sızıyor. İçimin aynasından bakıyorum ve her şeyi görüyorum bu odada; gelmiş, geçmiş, hatta gelecek? Her şeyi bir odada aynı anda görür mü insan! ‘’Ayna’’ çok net bana gerçeği sunuyor.

‘’Aidiyet duygusu ile uyanıyorum, bu beni baskılayan bir duygu. Hem içindeyim bu duygunun, hem dışında ve bazen evet, bazen de hayır.

Sartre’nin dediği gibi ‘’ ben ayaklı bir çelişkiyim.’’

Sanırım İnsanoğlu kontrolünde olmayan şeyleri kabullenemiyor ve kendine ait ‘’sınır’’ çiziyor. Zaman mı geçiyor yoksa ben mi geçiyorum zamanın içinden bilemedim. Bir yerlerden Yaşar Kurt’un ‘’kutu kutu pense’’ müziğinin sesi kulaklarıma çalınıyor ve yine bir pazartesi günü. Evler, binalar, bankalar, koşturmacalar ,haber ajansları, sosyal medya, derken yediğim, içtiğim, konuştuğum her şey cebimdeki yabancıya gelmiş. Benim evimin içine sızan sen ! Dur diyorum! Dur! sınırlarımı ‘’ihlal’’ ediyorsun!

bana asla tercihlerimi sormuyorsun, tahakküm altında yaşamayı ‘’ret’’ ediyorum.

Mark Twain bir dürtüsü ile kendime geliyorum

‘’İsteklerinizi, hayallerinizi küçümseyen kişilerden mümkün mertebe uzak durun!
Ruhu küçük insanlar, başkalarını da daraltmak, azaltmak ister ‘’

28 şubat 2021
A.NUR TÜRK

bottom of page